Bir erkek için ağladım

Tiyatro çocukluk aşkım. Bir dönem amatör olarak da ilgilenmiştim. Beni inanılmaz mutlu eden, gençlik yıllarımın asiliğine ilaç olan tiyatro hala ilk aşklarımın arasındadır. Yok şaşırmayın yapı olarak aynı anda pek çok şeye aşık olabilir, kalbimde taşıyabilirim. O yüzden hayata dair pek çok ilk aşkım vardır . Işte tiyatro da onlardan biri. Ne zaman bir tiyatroya gitsem sanatın o büyüsü etkiler beni ve yaratıcılığımın farkında olmadığım bir tarafını daha keşfederim. 
Geçen haftalarda oğlumla birlikte Sunay Akın’ın “Söz Sanatı” gösterisine gittik. Yani eski söylemiyle “Meddah” gösterisine. İnanılmaz keyif aldım. İki saat nasıl geçti anlamadım. Gösterinin bir yerinde baktım ki ağlıyorum. Büyük bir özlemle hem de. Kolay ağlayan biri değilimdir. Bir erkek için böylesine bir özlemle ağlayacağımı düşünmemiştim. Hayatımda bir erkek için ağladığım pek görülmemiştir. Bellki bir kez. Onunda adı Sezen Aksu’nun dediği gibi “Ben de saklı”.
Beni bu kadar duygulandıran hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Bu hikaye gerçekten yaşanmış. İşte o hikaye ;

Adalet deyince akla ilk gelen, herkesin hemen hemen bildiği bir deyim vardır : “Berlin’de hâkimler var!..” Deyim nerden geliyor, hikayesine bakalım: Prusya Kralı Büyük Frederik, Postdam ormanlarında gezinirken bir değirmenin bulunduğu tepenin yanındaki alçak bir tepe üstünde durur ve değirmeni satın alarak yerine bir saray yaptırmak ister. Fakat değirmenciyi bu satışa bir türlü razı edemez. Kral değirmenciyi ikna etmek için önce değirmene değerinin kat kat üstünde bir meblağ ödemeyi teklif etse de Sans-Souci, “Olmaz ! Satılık değil bu değirmen.” der. Kral bu cevaba kızar ve “Sen benim Prusya Kralı olduğumu bilmiyor musun yoksa?” diye sorunca, “Biliyorum, biliyorum” der Sans- Souci, “Sen de benim bu değirmenin tapusu ile sahibi olduğumu bil.” diye cevabı yapıştırır. Kral iyice köpürür ve “ Zorla alırım o halde. Bakalım o zaman ne yapacaksın?” der. Değirmenci bu söz üzerine hiç telaşa düşmeden: “Berlin’de hakimler var.” cevabını verir. Kral bu cevap üzerine ıslah ettiği mahkemelerin adaletine kendi aleyhinde de güvenildiğini anlar. Bu yel değirmeninin Prusya Krallığı devam ettikçe korunmasını ister ve onun daha altında olan tepeye sarayını diker. Adını da Sans-Souci Sarayı koyar.

Ne güzel bir adalet, kralın arka bahçesinde değirmenci. Adalet kralı ve değirmenciyi dost etmiştir. Adaletin amacıda budur. Insanları birbirinden ayırmak değil. Üstünlük sağlatmak, ezmek değil. Adalet birlikteliği oluşturmaktır. Herkesin adalet karşısında eşit olduğunu göstermek ve bunu korumaktır. 
Adalet, değirmenci olsan da kral olsan da adalete boynunun kıldan ince olduğunu bilmektir. 
Adalet, kim olursa olsun düşüncesini özgürce ifade edebilmektir.
Adalet güvenmektir. 
Adalet, Tanrının vekilidir.
Ne güzel sarayın arka bahçesinde değirmenci, her sabah taze ekmeğin kokusu ile güne başlayan Kral. Biribirini tamamlayan barış içinde yaşayan insanlar.Ne güzel düş olmayacak kadar gerçek!
Ve yıllar sonra, genç bir subay Berlin’de bir davete katılır. Arkadaşlarına bu hikayeyi anlatır sonra “Haydi, gidelim ve bu sarayı görelim. Değirmen hala duruyormuş.” der. Kimse o soğukta dışarı çıkmaz. Bir tek o subay gider. Sarayın karşısına geçer ve bu eşsiz eseri izler. İşte o genç subay Mustafa Kemal Atatürk’tür.
İşte o anda perdede Atamızın fotoğrafını görünce göz yaşlarımı tutamadım. Saraya bakarken neler hayal ettiğini, neler düşündüğünü düşündüm.Hissetmeye çalıştım.Ve sonra bizim için gerçekleştirdiklerinin ne kadarını ellerimle tutabildiğime, sahip çıkabildiğime baktım, baktım ve utandım…
Yıllar sonra bir erkek için ağladım…Ama değdi adam gibi adamdı…

Sorularınız

İLETİŞİM

Telefon: 0536 733 26 91
E-posta: [email protected]
Whatsapp: 0536 733 26 91
Form: İletişim formu

KATILIMCI YORUMLARI

Işık Elçi Akademi © 2004 - 2024, Ataşehir, İstanbul 0536 733 26 91