Benim Güzel Hayatım

Rüyalarımın beni iyileştirmesine ve bende yarattığı farkındalıklara hayranım. Geçen ay İzmir`e gitmeden önce arka arkaya iki rüya görmüştüm: Birinde, çocukluğumda çok saygı duyduğum Saliha Teyze de vardı. Rüyanın büyüsü ile İzmir`e gittiğimde eğitim sonrası anılarıma kaçamak yaptım ve çocukluğumun geçtiği yerleri dolaştım.

 

Bu kaçamakta anladım ki, İzmir`de pek çok semtte oturmamıza rağmen Halit Rıfat Paşa’da oturduğumuz ev bende hepsinden daha fazla iz bırakmış.

 

Belki de ergenliğimi yaşadığım yer olduğu içindir.

 

Belki de daha henüz hala çocuk olduğum, hala hayata dair güzel umutlar beslediğim içindir.

 

Sonra aktı her şey bir film gibi... Sesler, renkler, duygular, kahkahalar, yüzler ve benim o yüzlerden yarattığım hikayeler…

 

Karşı komşunun oğluna aşık olmak…

 

En yakın kız arkadaşımla ergenliğin en güzel anlarını birlikte yaşamak…

 

 

Hatta bir keresinde,  İzmir’i keşfetme isteği ile gece pencereden kaçıp sonra tekrar kazasız belasız eve dönüşümüz, sabah namazını aksatmayan … amcanın bizi görüp "Günaydın," deyişi ve o gün okulda, sırada otururken, ders dinlerken sık sık uykuya yakalanışımız...

 

Okulu ekmenin keyfini çıkartmak...

 

Fuarda delice tüm oyuncaklara tekrar tekrar binmek...

 

İlk öpücüğümü bir çingene çocuktan almak…

 

“Tadı güzelmiş” deyip, “lütfen tekrar öper misin” demek…

 

Ablamın yatılı okul sonrası dönüşünü pencerede beklemek…

Postacıdan gelecek mektupları gözlemek…

 

Annemin hediye aldığı kitapları okumak…

 

Okuma aşkını kazanmak…

 

Okul çıkışı elmalı şeker alıp, eve gelene kadar keyifle yemek...

 

Eve geldiğimde mis gibi arap sabunu kokusunu duymak…

 

Arkadaşlarımdan birinin getirdiği porno filmi izlerken annemin eve geri dönmesi  ve o panikle bir arkadaşımın kaseti alıp üzerine oturması  ve annem ‘kalk kızım’ dedikçe arkadaşımın ‘yok teyze ben böyle iyiyim’ demesi…

 

Bitmek bilmeyen evciliklerim…

 

Odama çekilip kurduğum fantastik hayaller…

 

Ablamla her hafta sonu yaşadığımız sinema keyfi…

 

Ve ardından evde sesimizi kasede kaydedip, dinleyip dinleyip gülmemiz...

 

Yaş kırk.

 

Bu evde acılar da yaşandı, tabiri caizse damardan…

Ne ilginç,  bir sonraki cümlede yazmaya niyet ediyorum ama sadece yaşanan güzel anılar akıyor satırlarıma.

 

Demek ki iyileşmiş, geçmiş. Demek ki bağışlanmış.

 

Demek ki hayat da beni bağışlamış ve özgür bırakmış.

 

Ve yazarken, yazmanın o dayanılmaz iyileştirici gücünde şunu farkediyorsunuz ki, aslında hayat güzellikler ve keyiflerle dolu. Hayat bir paket beyaz pirinç gibi bereketli. Biz insanlar ise o pirinçten çıkan bir kaç taşa takılıveriyoruz. Sanki hiç bitmeyecek sanıyoruz. Sanki hiç pişmeyecek sanıyoruz yaşam aşımızı.

 

Geçenlerde kızımla sohbet ederken bana, "Anne bu kadar şeye nasıl yetişiyorsun?” diye sordu. “Bazen sıkıntılı, hasta, üzgün olduğunda sana bakıyorum, sen hala bir şeyler yapıyorsun" dedi.

 

“Ne gibi?” dedim. “Mesela spora gitmek,”

 

Gülümsedim ve dedim ki

 

"Biliyor musun Ala, hayat bana her şeyin geçici olduğunu öğretti. Yarın, ya da bir dakika sonra bile çok güzel şeyler olabilir, o yüzden hayata her zaman hazır olmak lazım. Hayat fit olmamızı hak eder.”

 

Mutlu oldum tabii. Anılarımın bana göz kırparken geçmişten muzırca gülüyor olmalarına.

Sorularınız

İLETİŞİM

Telefon: 0536 733 26 91
E-posta: [email protected]
Whatsapp: 0536 733 26 91
Form: İletişim formu

KATILIMCI YORUMLARI

Işık Elçi Akademi © 2004 - 2024, Ataşehir, İstanbul 0536 733 26 91