Tanrı'dan Geleni Söyle

"Kaç kadının su altı sessizliği var içimde, dokunsan titrersin! Kelebek etkisi olurdu senin ufacık bir dokunuşun, tüm akışı değiştirebilirdin bende.

Farklı farklı kadınlar yarattım içimde. Duruma, duyguya göre değişen... Bir tanesi; en çılgın olanı kafasına eseni yapan, ayrı bir tarzı var, onun deli dolu. Bir diğeri; çok ciddi kaşları çatık dolaşıyor, çok korkuyor yanlış anlaşılmaktan, yanlış anlaşılıp yalnız kalmaktan. Bir diğeri; yumuşacık, her şeye sevgi penceresinden bakıyor. Hep sevgiden bahsediyor ama sevgiye sadece kelimeler kadar sahip, hiç yaşamamış bilmiyor..."

"Beni ne sevindirir sana?"

"Her kız çocuğunun rüyasıdır kırmızı ayakkabı. Benim rüyam ise sendin."

İlgili video

Okur Yorumları

İki gecedir 'Tanrı'dan Geleni Söyle' elimde. Bitirmemeye çalışıyorum adeta. Bugün bitti gözyaşlarımla. Her insan özeldir evet ama bazı insanlar daha da özel. Küçücük bir çocuk, nasıl bunca acıyı çeker? Nasıl böyle bir farkındalığı olabilir? Nasıl Rabbine ulaşır? Bu rüyaları nasıl görür? Hepsi onun ne kadar özel olduğunun ispatı. O küçük çocuğun duyguları, ta içime işledi. Kendi yaralarım sızladı. Gözümün yaşı oldu. Sanki yazılmamış bir kitabı daha var.

Bircan H.

Oradan oraya savrulup mobil çocukluk yaşayan Emel ve Esin adında 2 küçük kız çocuğu..
İlk başlarda kime özlem duyduğunu kime aşk hasreti çektiğini anlayamadım.Sonrasında duyulan bu özlemin yazılan mektupların babası için olduğunu anladım..
Abilerinin zoruyla evlendirilen bir anne,başkasıyla evli 3 çocuğu olan bir baba...
Arada ezilen,üzülen,savrulan 2 kız çocuğu
Bende babasız büyüdüm.Babam trafik kazasında rahmetli oldu Kitabı okurken göz yaşlarıma hakim olamadım..Halime şükretmelimiyim yoksa babam yaşasaydı Emel ve esin gibi bir hayatımmı olsaydı daha mı iyi olurdu diye ikilemde kaldığım bile oldu Yüreğinize ,kaleminize sağlık güzel yazarım
Okurken hem düşündüren ,hem duygulandıran, birçok acıyı ,üzüntüyü ,sevinci aynı anda hissttiren bir hikaye olmuş.


Rüzgâr gibi savrulan 2 sahipsiz evlat:
Iki küçük sahipsiz, rüzgar gibi sağa sola savrulan 1,5 yasindan 11 yasina kadar mobil cocukluk yasayan 2 kız çocuğu...anlatılan; özlenen sadece bir anne ve bir baba ve 15 yaşında zorla kendisinden 20 yas büyük bir adamla abileri tarafından zorla evlendirilmiş bir anne.....
Kitabın her parafi ayrı güzel ayrı değerli. Hangi birini yazsamki buraya? Ilk sayfalarında kimin özlemini anlatıyor diye düşünüyordum. Büyük bir aşktı aradığı...sevgili? Koca? Allahı mı? Hayır sadece babaydı özlem duyduğu. Oysa onlar piç değildi. Anne ve baba varsa nasıl piç olabilirlerdi ki? Anneli, babali öksüz ve yetim gibiydiler. Evli bir adamdan neden çocuk yaparki hemde 2 tane diye düşündüm ve kızdım önceleri  anneye. Oysa anne'nin suçu yokmuş ki, o daha çocukmuş abileri mecbursun evlenmeye deyip baskı kurduğunda. Oysa anne adamın evli oldugnu ve 3 çocuğu olduğunu bile bilmiyormuş, üstelik 20 yas büyük birisi ile. Ya evleneceksin yada pavyonda çalışacaksın diye baskı yapan abileri...
Yeşilçam filmi gibiydi annelerinin hayatı. Esin ve Emel herkesin, herşeyin bedelini ödüyordu, oysa tek günahsız onlar olması gerekmezmiydi? 4'lü olabilmeyi hayal etmeleri sucmuydu? Onlar seçmemiştiki bu anne ve babayı.
2 ebeveyn kendi yuvalarında, diğer çocukları ile mutlu yaşarken, Emel direnen Esin ise içine atan ve birbirinden başka kimseler olmadığı için, sadece birbirine sarılan 2 küçük kız kardeşin hayat hikayesi.....
Göz yaşları için de okunan bir kitap. Daha çok yazmak istiyorum yetmiyor, her satırı not almaya değer.
Iki sucu olmayan günahsız evlatların, günahkar babanın ve dayılarının yaptıklarının ödedikleri bedeller çok ağır. Emel'in kaybettigi güven sadece anne ve baba değil, aynı zamanda Allah'a olan güveni. Oysa Allah'a hep mektup yazar, rüzgarla konuşurdu....
 ***Babaya özlem........
Değerli yazarım Işık Hanım her cümlesini ayrı ayrı nasıl da dokundurdunuz yüreğime anlatamam. Kitabin içine girip, sarıp sarmalamak istedim o kırık kalpleri.

****97.sayfanın başı içimi cız diye yakan......


Kitabın ismi bana en başta acaba nasıl bir hikâye diye beni düşündürdü okumaya başladığımda çok güzel anlatım şekliyle karşılaştım. Biraz şiirimsi gibi ama öyle anlamlar var ki insanın içi burkuluyor. En başlarda acaba Beşeri aşk tan mı? İlahi aşktandan mı? bahsedildi anlamadım ama 20 sayfalarda artık çok iyi anladım. Küçük bir kızın kime olan Aşkından bahsediliyor. Kitapta kitaba gelirsek iki küçük kızın Baba ve Anne özlemleriyle yanıp tutulmaları ile başlıyor. Babasının evli olmalasına rağmen anneleriyle ayrı bir evde kalma ve sonra ablası Esin doğduktan bir yıl sonra kendisine hamile olduğunda öğreniyor babasının evli olduğunu annesi çocukları biraz büyüdükten sonra evi terkedip gitmesi. Babalarının Emel ve Esin köylerdeki eve bırakıp onlarla ilgilenmesi Emel'in babasına olan özlemini anlatan bu güzel hikâyede gözyaşlarımı tutamadım. Annelesinin ve Babasının yeniden onlarla beraber kalıp mutlu olacakları zamanı hep düşleyen bu iki kardeş birkaç yıl sonra annelerinin onları yanına alması ve sonra karar alınıp çocuklarının birinin babasından kalmasını istemeleri ve babasının Esin'i istemesi Emel'in hayel kırıklılığı ve sonra ablası Emel'in kaza sonucu ölmesi onu çok sarsar. Emel hep babasının onu yanına alıp onu sevmesini beklemesi ama maalesef babasının onunla ilgilenmemesi bile onu çok merak içinde hep üzer. Babaları takım elbiseli cebinde karanfiliyle köy halkının yanında sevilip saygı duydukları adam olup çocuklarını görmezlikten gelmesi Emel'i hep üzer. Yıllar geçer Emel büyür büyür ama babasından uzak hayat zorlukları içinde yaşar. O kırmızı ayakkabı hayali gözünün önünden gitmez. Babasının sevgiyle onu bağrına basmasını ve şefkat dolu bakışlarını gözden geçiren bencil babası yüzünden uzak yıllar geçirir. Büyür evlenir, büyür çocuğu olur, büyür yazar olur ama babası yok ve hiç olmuyor...
Yıllar geçer babasıyla karşılaşacaklar?
Bakalım yıllar içindeki birikimiyle nasıl karşılaşacaklar?
Babasını affedecek mi?
Babası nasıl tepkiler verecek hepsi kitapta okuyun....


Emel'in duygularını, düşüncelerini okurken yüreğinizin sızlamaması imkânsız. O kadar güzel nakşetmiş ki yazarımız duyguları. Bizim de okurken yüreğimize nakış nakış işleniyor her bir cümlesi. Battıkça batıyor kalbe. Okuduktan sonra hazmetmesi zor olan kitaplardan biri. Empati kuramıyorum. Emel'i kitaptan çekip sarılmak istiyorum, olmuyor. Beni en çok yaralayan da günümüzde de bu tarz hayat hikayelerinin var olması. Bir yanı her zaman eksik kalan bir sürü çocuklarımız var.


Annesi ve babasinin kavgaları ile büyüyen, 9 ve 10 yaşlarında iki kız çocuğu.Annesi iki çocuğunu da bırakıp evi terkeder.Babasının işleri yüzünden(zaten babasının başka bir hayatı vardır) evde tek kalan iki kızkardeş karınlarını doyurmak için çalışmaya başlarlar.Yarı aç,yarı tok süren bir hayat yaşıyorlardır.O 9 yaşındaki küçük kız büyür ve geçmişiyle yüzleşmek için küçükken yaşadığı köye geri döner.Yol boyunca yaşadığı olaylar bir bir gözlerinin önüne gelir.
Annesi ve babasının kavga sebepleri ne?
Babası kızlarıyla niçin ilgilenmiyor?
Bu iki kızın nasıl bir çocukluğu oldu?
Kızları o köyden almaya gelen kim?
Babasına ne oldu?
Kırmızı ayakkabının sırrı ne?
Emel ve ablasının başına hangi olaylar geldi?
Emel kime mektup yazdı?
Emel'in köye gitmesinin asıl sebebi ne?
Kız çocuklarının ilk aşkı babalarıdır.Koca bir Çınar düşünün gölgesinde durduğunuz.Ama bu hikâye de maalesef o çınarın dalları çoktan kırılmış.Emel ve ablasının yaşadıkları içimi titretti.Benim de iki çocuğum var ve ellerine diken batsa dahi yüreğim acır.Nasıl bir anne baba çocuğunu düşünmez.Gerçi çok var hayatımızda yaşanan gerçekler...Yalnız başlarına kalan iki kız çocuğu ekmek kazanabilmek için yaptıkları...Okurken çok üzüldüm.Fazlasıyla ağır bir yaşantıları olmuş.Geçmişiyle yüzleşmek için geri dönmesi ve yüzleştiği durum.Artık ben kitabın sonlarında bittim.Benden bu kadar ve devamını kitapta okuyun diyorum.Yüreğinizin dahi ağlayacağı güzel bir kitaptı.Sevgili yazarım kaleminiz daim yolunuz açık olsun.


Kitap dram gibi başlar iken konusu farkındalık, affetmenin önemi, neyi niçin yaşıyoruz? sorularının cevabı olarak bizlere özetle ışık olarak dönüyor.
2 Minik kız kardeşin anne ve babasının kendilerini ihmal ve görmemezlikten gelmesi ile sanırım özet ile böyle söylenebilir mücadeleleri başlıyor.
Onların özel günleri bile yok ki anne ya da babalarını görmek için bir nedenleri olabilsin. Bazı çocuklara aslında hayat daha da dar gelir.
Kız çocukları babaya çok aşık olurlar. Bu hep böyle olmuş Tarih boyunca. Psikolojik boyutu illaki vardır ama bence Baba gücü simgeliyor. Çocuk bu gücü, şefkati seviyor.
Tabi ki duygusallaşarak okudum kitabı. Sanırım baba ve anneye çok kızmama rağmen en çok Baba'ya yüklenmiş olabilirim. Çünkü anne çok gençti ve başkalarının hatasının bedelini o da ödemek zorunda kaldı. Emir'e ise çok kızgınım hem de öyle böyle değil. Bir insan gücünü neden kendinden güçsüzler üzerinde dener? Sanırım egosu yüksek kişiler bunu yapabiliyor. Tahmin ettiğiniz gibi kitabı okurken içimdeki minik kız çocuğu çok hüzünlendi. Hatta baba kızın o yüzleşme kısmında bende koptum. Zaten içimizdeki minik çocuğu şifalandırmak yerine cezalandırırsak farkında olmadan o hep ağlıyor her halde.
Kitaptan öğrendiğim dersler ise çok değerliydi.
- Hayatımıza giren olumsuz insanların, olumlu insanların hepsi görevli. Bizi yükseğe çıkartmak uğruna bizi üzerler, terk ederler. eğer mesajı alıp asla pes etmezsek ve o insanları affedebilirsek hayatımıza farkındalıklar akmaya başlıyor.
- Eğer biz ne istediğimizi karar verirsek o hedefe gidecek yollar bize illa ki bir şekilde açılacaktır.
Sayfa 124 de ki duayı çok sevdim. Kahramanımız belki farkında olmadan belki yalnızlıktan doğayı çok güzel lehine kullanabiliyor. O bölümleri çok sevdim. Sorgulama kısımlarını çok sevdim. Yani körü körüne değil, düşünerek, hissederek doğru yolu buluyor. Rüyaların çıktığına ve rüyalar ile şifanın geldiğine inanıyorum. O bölümlerde süperdi. Aslında kaybetme korkusunu abla ile birlikte yendiğine inanıyorum. Yani bazen yüzleşmek gerekir. Acı bir şekilde yüzleşmek durumunda kaldı. İçindeki çocuğu şifalandırarak insanlara yardım edecek seviyede bir yerde olması muntazam okura güzel dönüyor.
Mezarlara dua ederken özellikle çocuk mezarlarına ehemmiyet vermesi kısmını da çok sevdim. Kahramanımız sıradan bir kız çocuğu değildi bu çok belli. Yaşıyor, sorguluyor, karara varıyor, inanıyor. Olumsuz olacakları hissetmesi ise onu yine özel yapan şeylerden ama olacakların önüne geçmek imkansız olduğunu maalesef biliyoruz.
Yazarımıza başarılarının devamını diliyorum.


Emel ve bir yaş büyük ablası Esin'in öyküsü...
Annesi babası ayrı hayatlarda...
Anne baba diyemeden geçen çocuklukları, sevgiye aç küçük iki yürek; açta açıkta köy de, yıkık bir evde geçen yaşamları; temizliğe giderek bağlarda bahçelerde çalışarak karşılığında öğün yemek yemelerinin şükrünü yaşayan iki beden...
Pencere önünde uzunca bekleyişlerinde düşlerden düşlere geçişleri?
Kormaya, karanlıkta bırakılışlarına, yalnızlığa... alışmak için anne baba rollerine bürünmelerini?
Geçen zamanlarının sorgulanmayışıyla herşeyi daha ağır eden bir yan... iki kardeşi ayırma çabaları
Esin bir süre sonra nereye neden gider?
Emel hayata kim için nasıl tutunur, neleri başarır hayatında?
Yılları nasıl geçer?
ne zaman ve kimlerle çocukluğunun geçtiği köye döner?
Kimlerle karşılaşır? Neler yaşar?
En son bir cümle toparlar beni "'üzgünüm' diyorsun, bu sefer daha derinden geliyor söylediklerin, işe şimdi TANRI'DAN GELENİ SÖYLÜYORSUN..."
İste bu Emel'in herşeye herkese rağmen affetmenin büyüklüğü.
Yalnızlığın tüm büyüklerin ayıpları...


İLETİŞİM

Telefon: 0536 733 26 91
E-posta: [email protected]
Whatsapp: 0536 733 26 91
Form: İletişim formu

KATILIMCI YORUMLARI

Işık Elçi Akademi © 2004 - 2024, Ataşehir, İstanbul 0536 733 26 91